Roma

Uzun binaların sanki iyice daralttığı sokaklarında yürürken kafamı kaldırdığımda gördüğüm pencere pervazları, mart güneşinde camlardan parlayan çiçekler, binaların sarısı, kahverengisi başımı döndürdüğünde saat sabah altıyı beş geçiyordu. Pantehon’un uzun giri silindir yapıları gökyüzüne uzanırken içeri girip o yuvarlak tavana baktığımda büyülendim. Çıktığımda saat 7.30 du. Otel merkeze yakın, sabah ayazında yürüyebildiğim kadar yürüdüm, kafeler açılmaya başladı, binaların önündeki büyük mavi çöp torbaları yok olmuş, otele dönüyorum, saat 8 oldu ve merhaba muhteşem kalabalık, merhaba artık benim için büyüsü kalmayan Roma.

Roma o kadar kalabalık ki yukarıda bahsettiğim büyülü atmosfer gerçekten sabah sekize kadar sürüyor. En azından benim için. Meşhur çeşmede bir dilekte bulunabilmeniz için – şayet öyle bir isteiğiniz varsa- binlerce insanın selfiesticklerinden sıyrılmanız, polisin durmadan öten düdüklerine aldırış etmemeniz gerekiyor. Ben edemedim. Roma’da en mutlu saatlerimi sabah 5.30 -8 arasında geçirdim.

Bilindik meydanlardan geçerken peşinizi bırakmayan sokak satıcılarını, büyük kalabalıklar halinde yürüyen turist kafilelerini yok sayabilirseniz ne mutlu size.

Bahsettiğim tüm bu kaos benim için çok fazlaydı. O yüzden Roma da hayalkırıklığına uğradım. Neredeyse hiç italyan görmediğim, kalabalık ve pahalı bir yer olarak aklımda kaldı.

Biraz moralinizi bozmuş olabilirim ama ben bunları küçücük bir sahil kasabasında neredeyse bir avuç insan ile yaşayan biri olarak yazıyorum. Bahsettiğim tüm koşullara rağmen, Roma’yı sevmek için çok neden var. Bu nedenlerden bence en önemlisi her köşede bulabileceğiniz dondurmacılar. İstisnasız girdiğim her dükkanda dondurmalar çok lezzetliydi. İtalya’da kötü makarna yedim ama kötü dondurma yemedim. Müzeler. Museo di Roma in Trastevere de Vivian Maier sergisine denk gelmiştim. http://www.museodiromaintrastevere.it buradan güncel ne var ne yok göz atabilirsiniz. Roma’yı sevmek için diğer bir neden kahve. Her yerde güzel kahve içmek mümkün. Aynı Portekiz gibi.

Roma hakkında söyleyeceklerim sınırlı çünkü şehri keşfedecek kadar uzun kalmadığım gibi o zamanlar blog açmak gibi bir fikrim olmadığı için de yaptıklarımı not almamıştım. Hem zaten burada yazdıklarım mutlaka yapılması gereken şeyler falan da değil. Benim bulunduğum yerde ne hissettiklerim, neler aklımda kaldı, neyi en çok sevmişim, ne beni sinirlendirmiş, böyle notlar. Aslında en çok kendime notlar. Bir yere gidince belki çoğumuz sadece fotoğraf çekiyoruz ama aslında orası hakkında söyleyecek bir sürü şeyimiz de oluyor. Bunlar benim aklımda kalanlar.
Roma da gözüme çarpan turuncular, sarılar, heykeller, masalar, çiçekler, tavanlar, panjurlar, fincanlar, suratlar, dondurmalar beni mutlu etti. Köprüleri olan şehirleri çok seviyorum. Yürüdüğüm tabanı bir birine bağlamaları, bazen bir tarafıyla bir taraFı arasındaki farkı, o farkın neden olduğunu anlamayı, altındaki büyük bazen küçük küçük akan suları seyretmeyi seviyorum.

Vatikan’ı görmek istiyorsanız eğer havaalanlarını aratmayacak bir kontrolden sonra içeriye giriş yapabiliyorsunuz. İçeride o kadar çok detay ve hikaye var ki bir rehber eşliğinde gezmek herhalde daha doğru olurdu diye düşünüyorum. Ben öyle yapmadım ve sonradan da biraz pişman oldum açıkcası. Meşhur Vatikan manzarasını görmek için 496 basamak çıkmanız gerekiyor. Eğer asansörle çıkmak isterseniz tırmanmanız gereken basamak sayısı 350’ye iniyor. Burada sorun basamak sayısı değil de basamakların şekli diyebilirim. Kubbenin tepesine çıktığınız için basamaklar yukarı doğru dik bir şekilde ilerliyor ve önünüzde arkanızda insanlarla çok ama çok dar alanda yukarı ilerliyorsunuz. Girişte panik atak, kalp ve anksiyete hastalarını uyaran bir yazı bile var.

Nerelerde yemek yedik, aklımda kalanlar:

– Le Mani in Pasta: Burada balık yedik. İçerisi çok çok kalabalıktı, kesinlikle rezervasyon şart.
– 404 Name not found: Trastevere’de içtiğimiz en güzel kokteyller buradandı.
– Osteria Pizzeria Da Otello: En uygun ve en lezzetli pizza.
– Hotel Forum Roma: Benim gibi gittiğiniz şehirlere tepeden bakmaya meraklıysanız Colosseuma uzanan manzarasını izlemek içi terasta yemek yiyebileceğiniz bir alternatif.