Üzüntü, Muz kabuğu ve J.D. SALINGER

Kötü giden bir günün sonunda bazen de iyi uyanmadığım sabahlarda başucumda hep Salinger vardı. Bir kitabı okuyup bitirmek diye bir şey olmadığını düşünürüm, kitap sizinle birlikte yaşar. Kitaptan bir cümle, sizi korkutan bir satır, sizi üzen, duygulandıran, bir şeyler hissettiren bir satır hep yanınızda kalır. Unuttuğunuzu düşündüğünüz bir köşede. Aklınızın.

Yaklaşık on senedir Seymour, Esme, Holden, Franny kafamın içinde dolaşıp durur.

”Orada öyle takılmamın nedeni; kendimce bir çeşit veda duygusu yaşamaya çalışmamdı. Birçok okuldan, birçok yerden ayrıldım, ayrıldığımı anlayamadım. Bundan nefret ediyorum. Ayrılışlarım acıklı, hatta kötü olabilir, ama bir yerden artık ayrılıyorsam bunu anlamak istiyorum. Bunu anlamadığınız zaman kendinizi daha kötü hissediyorsunuz. ”
Çavdar Tarlasında Çocuklar

Holden ile on beş yaşında tanışmıştık. Bundan tam on yıl önce. Ben bu on yılda inanılmaz değiştim, yaşadığım yer, konuştuğum dil, sabah yediklerim, üzüldüklerim, baktığım çiçekler, hatta adım atma şeklim, kalbimdeki ritim, sakinliğim. Fakat Holden hiç değişmedi. Hep dürüst bir sahtekar, samimi bir serseri olarak kaldı. Onun yürüdüğü kaldırımlar, taşıdığı bavullar, aklında kalan saçma sapan ayrıntılar beni hep mutlu etti. Duygusallığın boğuculuğundan uzak, basit cümlelerle anlattığı sahneler kafamda canlanıp durdu. Bu sabah Bilge kitabın filminden bahsetti. Duydum tabii ama izlemedim, izlemek de pek istemiyorum. Bundan neredeyse beş yıl önce Ankara’da bir otobüste ön kapıya yakın dururken on iki yaşlarında bir çocuk binmişti. Biner binmez sadece suratıyla hafif bir selam vermişti. O günden beri kafamda kurduğum Holden o çocuğa benziyor, filmi izleyip değiştirmek istemiyorum açıkcası. Kafamdaki görüntüleri severim. Kafamda tekrar edip duran cümleleri de çok severim.

”Çevremde çakan şimşeklere aldırmıyordum.Bana rastlayabilirlerdi de rastlamayabilirlerdi de.’’
Esme için – Sevgi ve Sefaletle

”Ortalık oldukça sessizdi, çünkü bizim Ernie piyano çalıyordu. Herifin piyanoya oturması bile, Tanrı aşkına, kutsal bir şeydi sanki. Yani, hiç kimse onun kadar iyi çalamazdı. Piyanonun önünde kocaman lanet bir ayna vardı, Ernie`nin suratına da iri bir spot lamba çevirmişlerdi, böylece o piyano çalarken suratını seyredebiliyordunuz, parmaklarını değil ama; o kocaman moruk suratını yalnızca. Yemin ederim, ben bir piyanist ya da aktör filan olsaydım ve bu sersemler de benim olağanüstü biri olduğumu düşünselerdi, bu durumdan nefret ederdim. Beni alkışlamalarını bile istemezdim. Ben piyanist olsaydım, gider bir kenefe kapanır, öyle çalardım.”
Çavdar Tarlasında Çocuklar

Glass :”Niye evlenmiyorsun ki?”
Zooey:” Tren seyahatlerinden fazlasıyla hoşlanıyorum,”dedi. “Evlendiğin zaman pencere kenarında hiç oturamıyorsun artık.
Franny ve Zooey

salinger blog

One Reply to “Üzüntü, Muz kabuğu ve J.D. SALINGER”

  1. kenan güvenç says: Reply

    defterler; ya üzerlerine çizecek ruh’un kocaman nemli duvarlarıdır, ya içlerine yazacak ruh’un sessizce hışırdayan iyi halleridir…

Leave a Reply